Amin Maalouf

Amin Maalouf hakkında


Hayat, insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir.

Soyduğu kadını giydirmek, sarıldığına güzel kokular sürmek erkeğe düşen bir görevdir. Adımlarına katılan o kırılgan adımı, hayatı pahasına korumak nasıl göreviyse.

Herkes konuştuklarını yazar, bense sustuklarımı yazıyorum.

Aşk çiçektir, meyve değil.

Sevgililer sık sık el ele tutuşurlar ve gelecekteki mutluluklarını düşlerler. Fakat elleri birbirlerine kenetlenmiş ve düşleri bir tek olursa, mutlulukları hiç mi hiç daha büyük olamaz, hep aynı kalır.

Güzelliğin ta kendisisiniz siz, bense yalnızca güzelliğin yansıdığı bir su birikintisi.

...Kervan uzaktan bir alay gibi görünür; yakından bakıldığında bir köydür; öyküleri, şakaları, takma adları, dolanları ve düzenleriyle, sürtüşmeleri, dargınlıkları ve barışmalarıyla, geceleri okunan şiirleri, söylenen şarkıları, bütün tarlalardan, insanların doğduğu ya da sık sık geçtiği topraklardan çok uzakta bir köy.

Talih sana güldü genç dostum.Sanki oğlummuşsun gibi senin adına mutlu oldum. Fakat kendine göz kulak ol. Çünkü varsıllık ve güç, sağduyunun düşmanıdır. Bir buğday tarlasında kimi başakların dik durduğunu, kimilerinin de boyun büktüğünü görmüyor musun? dik duranların içi boştur. Öyleyse, seni bana getiren, ve böylece Tanrı'nın yardımıyla sana varsıllık yollarını açan alçakgönüllülüğü elden bırakma.

Değişik bir kent İstanbul. Tarihle ağırlaşmış, bir yandan da yeni. Hem taşları, hemde insanları bakımından yeni. Türklerin eline geçeli daha yetmiş yıl bile olmamasına karşın kentin yüzü tümüyle değişmiş. Elbette Ayasofya yerinde duruyor;camiye çevrilmiş. Sultan cuma namazını orada kılıyor. Fakat kentin yeni sahipleri her yere yeni yapılar dikmişler; bunlara hergün yenileri ekleniyor. Yeni saraylar, camiler, medreseler, dahası,göçebe olarak yaşadıkları bozkırlardan gelip İstanbula yerleşenlerin ahşap küçük evleri... (5 şubat 1516 - 23 ocak 1517)