Kolera Günlerinde Aşk", bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. "Marquez"in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, Marquez'in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle, "Kolera Günlerinde Aşk", Marquez'in başyapıtı sayılan "Yüz Yıllık Yalnızlık"ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.
Kitapta, elli yıldan daha uzun süredir evli bir kadın ile, oldukça takıntılı bir adamın hikayesini anlatılıyor. Aynı zamanda ortadan kaybolmuş bir çağa ait aşktan bahsediyor. Kitap, ilk cümleden itibaren dikkatini üzerine çekiyor ve güzel bir melodi gibi mükemmel bir ritimle hareket ediyor. Ancak, kitabın bazı bölümleri biraz garip ve rahatsız ediciydi. Buna rağmen pedofili hakkında yazılan en iyi kitap olduğunu düşünüyorum. Zaten Marquez, öyküleri her zaman kusursuz derecede pürüzsüz ve zaman geçişlerini ustalıkla tasvir eden bir yazar. Kısacası, bu kitabı çok sevdim.
*21/02/2018 22:08 güncellendi.