Kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini hayati bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman. Romanın baş kişisi Hikmet Benol, toplumdaki yoğun kargaşanın temelinde yatan gerçekliği araştırırken, gerçeklerle içtenlikle ilgilenmenin toplumu yönetenlerce tehlikeli görüldüğünü seziyor ve 'oyun oynuyormuş gibi' ilgilenmenin ve yaşamanın yollarını araştırıyor. Ve hem 'tehlikeli' hem de 'oyun'la dolu bir yolda gidebileceği son noktaya kadar ilerliyor...
Postmodernizmin Türkiye’de ki ilk örneği olarak kabul edilen bir roman. Akiyonu bol, olağanüstü güçlerin varlığından bahseden ve aynı zamanda cinayetlerin işlendiği bir kurguya sahip. Genelde bu tip kurgular ilgimi daha çok çekmiştir. Aynı zamanda geriliminde bol olması kitabı hızla bitmesine yol açıyor. Tiyatroya da uyarlanmış. Şuan oyunun nerede sahneleneceğini araştırıyorum. Baş karakterin adı Hikmet. Içinde sürekli sorgulayan bir yapıya sahip. Zaten onun hayatın her ince detayını sorgulmasıyla başlıyor herşey. Diyalogtan çok Hikmet’in monologları yer almış. Kimileri Romanın Tutunamayanların gölgesinde kaldığını yazmış. Bence bu roman onun gölgesinde kalmayacak kadar iyi ve zaten ikisi birbirinden çok çok farklı. Hikmet bir tutunamayan değil mesela, Selim gibi değil yalnızlık onun terciihidir. Okumak için önce cesaret lazım, düşünmek lazım ve yüzleşeceğin bazı gerçeklere hazır olmak lazım bence.