SAHNE Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.AKTÖRLER Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrı'yı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır" diyor. Daha sonra, "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?" diyecek. Ümitsiz.Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri.Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul.Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.KONU Ümitsizlik.Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. "Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin" der. Breuer, Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. Böylece varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar...Kendisiyle ve hayatla yüzleşmekten çekinmeyenlere... (Tanıtım Bülteninden)
Kitap bitiyor, zaman geçiyor sonar tekrar tekrar açıp ortasından bir yerlerden okuyabiliyorsunuz. Tıpkı bize iyi gelen müziği defalarca dinlediğimiz gibi. Nietzsche Ağladığında kitabının alıntılarını sosyal medyada sıklıkla görüyoruz, ama kitabını okumayı hiç düşündürtmemişti aslında. Sona bir başladım kitaplığımın baş tacı oldu. Hasta ve doktor rollerinde olan iki adamın hikayesini anlatıyor. Bunlar Breuer ve Nietzsche tarihte yer alan önemli iki isim. Kitapta her ne kadar birbirlerine iyileştirdiklerini okusakta, aslında gerçekte karşılaştıklarına dair kesin bir bilgi yok. Bunu bir önemi de yok aslıda. Her ne kadar ortak düşünemeselerde bu iki adam konuşuyor ve evrensel sorular ve cevaplar ortaya çıkıyor. Bu kitabı anlatmaktan çok alıntılara yer vermek istiyorum. “İnsan dostunu, düşmanından daha zor affediyor.” ‘’Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.’’ ‘’Ben ümitsizliği tedavi edemem Doktor Breuer. Onu incelerim. Ümitsizlik, özfarkındalık uğruna ödenen bir bedeldir. Yaşama derinlere inerek bakacak olursanız, ümitsizlikle her zaman karşılaşırsınız.’’ ‘’Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz; ama daha derinlere inin… Sonunda, sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz. Siz, bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz. Siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil.’’