Yalnızlık Aletleri ... Atilla Atalay

Yalnızlık Aletleri ...

Atilla Atalay  

Ama bir yaz gecesi, bahçede, başucuna gittiğimde bana bakıp, önce yüzünü ekşitti, sonra katıla katıla ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim, elimde tutsak bir ateşböceği, öylece kalakaldım. O gece herkes bahçelerdeydi. Köyün üst yanındaki mağarada kaynayan su, yollardaki arklardan kıvrıla kıvrıla usulca herkesin bahçesine geliyor, hanımlar akşam serinliğinde bostan sularken beyler Çardaklarda külbastı yapıp, mağaranın buz gibi suyuyla buğulanan bardaklarda rakı içiyorlardı. Annesi, akşamları ferahlasın diye Nazan'ı da bahçelere getirip oradaki bir kerevete yatırıyordu. Esasen ben akşamları Nazan'a pek bulaşmaz, adamlar sofrasında oturup 'laf dinlerdim'. Ama bu kez farklıydı. Dayım eliyle bir ateşböceği yakalayıp, sigarayla jelatinine koyarak bana 'Çoban ampulü' yapıvermişti. Elimde, jelatin içinde yanıp sönen ateşböceğiyle bir süre dolaştıktan sonra, onu götürüp Nazan'a göstermeye karar verdim, Daha görür görmez ağlamaya başladı. Bir bana , bir elimdekine bakıp hıçkırıyor, gözlerini sımsıkı kapıyordu. Periler mi söyledi, ne oldu, nasıl akıl ettim, bilmiyorum; jelatini gevşetip, ateşböceğini gökyüzüne bıraktım. Ağlaması bıçak gibi kesildi. Bir süre gözleriyle ateş böceğini izledi, sonra bana baktı, 'burnu fındık' dedim, güldü...


  • Dizi: Çağdaş Türkçe Edebiyat Dizisi
  • Sayfa Sayısı: 192
  • Boyut: 13cm x 19cm