Amerikan Gücünün Gerileyişi Immanuel Wallerstein

Amerikan Gücünün Gerileyişi

Immanuel Wallerstein  

Önceki kitapları Liberalizmden Sonra ve Bildiğimiz Dünyanın Sonu' ndaki düşüncelerini mantıki sonuçlarına dek geliştiriyor Wallerstein. Temel tezi şu: 1945'ten beri dünya sisteminin başı çeken hegemonik gücü olan Amerika Birleşik Devletleri gerilemektedir. 11 Eylül ve sonrasındaki olaylar bunun en son ve en belirgin kanıtıdır. İçinde yaşadığımız dünya sisteminin hızla temel bir değişime doğru gittiğini ve tercih ve seçimlerimize, insan iradesine hiç olmadığı kadar açık hale geldiğini savunan Wallerstein ne yapabileceğimiz konusunda şunları söylüyor: "Bu kitapta hepimizin üçlü bir görevi olduğu yolundaki görüşüme bağlı kalıyorum: Gerçekliği eleştirel ve ayık bir kafayla analiz etmekle ilgili entelektüel görev; bugün öncelik vermemiz gereken değerlerin neler olduğuna karar vermekle ilgili ahlaki görev ve dünyanın, kapitalist dünya sistemimizin şu anki kaotik yapısal krizinden çıkıp, mevcut sistemden gözle görülür ölçüde daha kötü değil de, gözle görülür ölçüde daha iyi olacak farklı bir dünya sistemine geçmesi olasılığına hemen nasıl katkıda bulunabileceğimize karar vermekle ilgili siyasi görev." Bugün muhalif olmak, sistem karşıtı olmak ne demektir? Günümüzde bu soruya verilen en net cevaplardan biri olan kitabı, Tuncay Birkan'ın çevirisiyle sunuyoruz. Wallerstein ve Dünya Sistemi Analizi hakkında daha fazla şey öğrenmek, ve bu analiz biçimiyle yapılmış çalışmaları izlemek için Fernand Braudel Ekonomiler, Tarihsel Sistemler ve Uygarlıklar İncelemeleri Merkezi’ni (http://fbc.binghamton.edu) ziyaret edebilirsiniz. İçindekiler Birinci Kısım: Tez 1 ABD'nin Gerileyişi: Kartal Yere Çakıldı İkinci Kısım: Farklı Retorikler ve Gerçeklikler 2 Yirminci Yüzyıl: Günortasında Karanlık mı? 3 Küreselleşme: Dünya Sisteminin Uzun Vadeli Yörüngesi 4 Irkçılık: Bizim Albatrosumuz 5 İslam: Batı ve Dünya 6 Ötekiler: Biz Kimiz? Ötekiler Kim? 7 Demokrasi: Retorik mi, Gerçek mi? 8 Entelektüeller: Değerlerde Tarafsızlık Sorunu 9 Amerika ve Dünya: Metafor Olarak İkiz Kuleler Üçüncü Kısım: Nereye Gidiyoruz? 10 Sol, I: Bir Kez Daha Teori ve Pratik 11 Sol, II: Bir Geçiş Çağı 12 Hareketler: Bugün Sistem Karşıtı Bir Hareket OlmakNe Demektir? 13 Yirmi Birinci Yüzyılın Jeopolitik Bölünmeleri: Dünya İçin Nasıl Bir Gelecek? Sonsözler 1 Adil Savaş 2 "Şok ve Dehşet" parça Giriş, "Dün ile Yarın Arasında Amerikan Rüyası", s. 9-16 11 Eylül 2001 Amerikan tarihinde dramatik ve şoke edici bir andı. Ama tanımlayıcı bir an değildi. Çok önceleri başlamış ve daha otuz kırk yıl sürecek olan bir yörünge içindeki, kaotik bir dünyada ABD hegemonyasının gerilemesi adını verebileceğimiz uzun bir dönem içindeki önemli bir olaydı sadece. Bu şekilde ifade edildiğinde, 11 Eylül birçok kişinin inkâr ve öfke hisleriyle tepki verdiği bir şokla-bilinçlendirme olayıydı. Amerikalıların bu olaya mümkün olduğunca berrak ve ayık bir kafayla cevap vermeleri gerekiyor. En iyi değerlerimizi korumaya ve dünya sisteminin geçirdiği temel dönüşümler –etkileyebilsek de denetleyemeyeceğimiz dönüşümler– arasında güvenliğimizi azamileştirmeye çalışmamız gerekiyor. Yaşamak isteyeceğimiz türden bir dünyanın inşasına, yeniden inşasına başka yerlerdeki başka insanlarla birlikte katılmamız gerekiyor. Amerikalı siyasetçiler Amerikan rüyasından bahsetmeyi severler. Amerikan rüyası vardır ve çoğumuzun ruhunda içselleştirilmiş durumdadır. İyi bir rüyadır bu, öylesine iyidir ki dünyanın dört bir yanındaki başka birçok kişi de kendileri için aynı rüyayı isterler. Peki nedir bu rüya? Amerikan rüyası, insanın yapabilirliği rüyası, içinde herkesin elinden gelenin en iyisini yapmaya, en iyisini başarmaya ve bunun karşılığında konforlu bir hayat ödülünü almaya teşvik edildiği bir toplum rüyasıdır. Bu tür bir bireysel kendini gerçekleştirmenin önünde hiçbir yapay engelin olmayacağı rüyasıdır. Bu tür bireysel başarıların toplamının müthiş bir toplumsal iyi –bir özgürlük, eşitlik ve dayanışma toplumu– olacağı rüyasıdır. Böyle bir rüyayı gerçekleştirememenin ıstırabını çeken bir dünyanın işaret feneri olduğumuz rüyasıdır. Tabii ki bu bir rüyadır ve bütün rüyalar gibi, gerçekliğin tam bir temsili değildir. Ama bilinçaltı özlemlerimizi ve temel değerlerimizi temsil eder. Rüyalar bilimsel analizler değildirler. Daha çok bize bazı içgörüler sunarlar. Gelgelelim, içinde yaşadığımız dünyayı anlamak için rüyalarımızın ötesine geçip tarihimize dikkatle bakmak zorundayız – Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihine, modern dünya sisteminin tarihine, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya sistemi içindeki tarihine. Bunu herkes yapmak istemiyor. Bazen gerçekliğin kasvetli olacağından ya da en azından rüyalarımız kadar güzel olmayacağından korkuyoruz. Bazılarımız dünyaya, kendi deyimleriyle, pembe gözlüklerle bakmayı tercih ediyor.


  • Dizi: Araştırma - İnceleme Dizisi
  • Sayfa Sayısı: 270
  • Boyut: 13,5x19,5