Hakan Günday

Hakan Günday hakkında


Sen, cehennemin üzerinde kurulduğu arsanın hissedarı olacak kadar kötüsün. Şeytan bu yüzden göz yumuyor yaptıklarına ve seni hayatta tutmaya çalışıyor, bütün oynadığın ölüm oyunlarına rağmen... Ölüp de onun yerine göz koymaman için.

Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. "Kendini karşındakinin yerine koy" ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım.

Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum. Kimliğimi bir çocuğa sattım. Çirkinleşmek için çok uğraştım. İsteyene ruhumu kiraladım. Vücudumdaki dikiş sayısını artık bilmiyorum. Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım...

Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım...

Eskiden beni gerçekten sevmiş bir kadının sözleri aklıma geldi: "Daha çok erken! İçme!" Ve benim kendisine verdiğim yanıtı düşündüm. Hep aynı yanıt. "Şu an saat bir yerlerde gece yarısını geçti bile!"

Her şeyi bildiğim için vasiyetim tek bir cümle olacaktı: "Beni yüzüstü gömün. Çünkü yeterince gördüm!"

Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi...

Dünyanın en eski mesleği fahişelikse, dünyanın en eski hayal kırıklığı da aşktı.

İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.

"Seni anlıyorum" demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada... var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur.

Renkleri göremediğimde kokluyorum üzerinde çiçek tozları olan Yanılgılarımı. İşte o zaman çıkıyor aşkların tadı...

Sana bir ad bulmalıyım Adını çağırırken sana benden daha çok şey getirecek bir ad Başını bu adla çevirmelisin bana ve baktığında O ses beni anlatmalı, benim bilmediklerimi de anlatmalı Olmadıklarımı da

Korkmalısın. Çünkü acı bağımlılık yapar. Çünkü karaktersiz bir piç olmak bazen en kolayıdır.

Yüz seksen bir öğrenci. Yüz altmış yedisi erkek. Kızlar nerede? İlköğretim kanununa muhalefet. Kimin umurunda? Benim değil. Büyüyünce ne olacaksın, küçük çocuk? Öleceğim, a... koyayım! Geberip gideceğim! Doğru cevap, geçtin sınıfı!

Bulunduğumuz bölgeye, zor deniyordu. Zor bölge. Toprağın suçu değildi. Zor olan, üzerindekilerdi. Bitki ve hayvanlardan geriye kalanlar.

Kar tek verimli tohumdur. Nereye düşse orada bembeyaz ağaçlar biter.

Kar yağar. Gömene kadar. Yağmur yağar, boğana kadar. Rüzgar eser, ayaklarını yerden kesip savurana kadar. Dinlesen dünyayı, duyacaksın. İnsanoğlu insan, siktir git buradan! Ama inat edersin. Yaşayacaksın. Yer çekimi var. Gidecek bir yer yok. Sürekli olarak kovulduğun, seni yutmak için sarsılıp yarılan bu dünyada yaşamaktan başka çaren yok.

Her şeyin ölçüsü, onu ölçen insandı.

Gözlerimi ve kulaklarımı kapadım, diyordu. Artık istediğiniz kadar ihanet edebilirsiniz. Sizi görmüyor ve duymuyorum. Umurumda değilsiniz.